hakkımızda

tulu; incir ağaçları, teneke kutular, kaplanlar, turkuaz çiniler ve lalelerdir.

harold melvin, büyükanne perdeleri, mahfouz, kalaylı bakır, hurdalarla dolu pazar, vintage pucci, campari ve misket limonu ve istanbul'da evdeki varoş kızdır.

tulu'nun tasarımcısı ve sahibi elizabeth hewitt; işine antik tekstil satıcısı ve koleksiyoncusu olarak başladı.hindistan'a, orta asya'ya, endonezya'ya , myanmar'a, fas'a, ispanya'ya devamlı seyahat eden elizabeth; kumaşlar, nesneler, bakış açıları, sesler, renkler, hikayeler topluyor ve onları kendi işiyle birleştiriyor:

teneke kutuların, komik duvarların, yıpranmış-aşınmış mermerlerin fotoğraflarını çekerim ve sonra onları boyarım, resim yaparım ve tasarım ortaya çıkar. kağıtları, fotoğrafları ve kelimeleri keserim. canlı bir müzik sesinden, okuduğum kitaptan, duyduğum bir hikayeden ilham alarak resim yaparım ya da fikir üretirim. sadece hissettiğim ve sevdiğim şeyin peşinden gidiyorum. 20. yüzyıl tasarım ve sanatını seviyorum ve aynı zamanda çok eski kumaşları ve antikaları da seviyorum. özellikle 1950'lerde yapılmış gibi görünen ama aslında 200 yıl önce tuhaf bir yerde yapılmış eski  tekstil ürünlerini seviyorum

(cover magazin, ilkbahar ,2011)

 

bütün arkadaşlarının da söylediği gibi; elizabeth harika bir hikaye anlatıcısıdır ve onun kumaşları da bir -ya da on- kokteyl sırasında anlatttığı neşeli hikayelerinin artistik versiyonudur. tulu, hikayelerle doludur. sadece kumaşların veya nevresim takımların isimleriyle değil  - stella, melvin, kezban, madame thar, lu-si... onların hepsi elizabeth'in geniş arkadaş çevresinde bulunan ve etkilendiği gerçek insanlardır-  aynı zamanda tasarımların özgün karakterleri içindedirler. elizabeth'in benzersiz desen  kombinasyonları ve canlı renkleri onun tasarımlarını cesur, güzel, bilge ve mütevazı yapıyor. bizlere kendi hikayelerini kendi dilleriyle anlatıyorlar.

tulu; tekrarlandıkça zenginleşen iyi korunmuş bir sır gibi veya iyi anlatılmış bir hikaye gibi.